Skip to content Skip to footer

Anadolu’nun dört büyük manevî direğinden (evtâd-ı erbaa) biri olarak kabul edilen Hacı Bayrâm-ı Velî Hazretlerinin -kutlu sırları azîz olsun- vakıf belgelerinde yazılı künyesi şöyledir: “Kutbu evliyâ-i ve’l-arifîn, el-hâdî ilâ tarîki’l-hakki ve’l-yakîn , ve’l-vâkıfü’l-esrâri’l-vâsîlîn, mergûbu’l-âlemîn, mürşidü’l-halâiki’l-ecmâîn eş-Şeyh Hâcı Bayrâm ibni Ahmed bin Mahmûd âfî anhümü’l-Vedûd.”

“Hacı Paşa”, “Ahî Sultân” ve “Şeyhu’r-Rûm” veya “Anadolu Şeyhi” gibi sıfatlarla da tanınan Hacı Bayrâm-ı Velî’nin asıl adının Numan olduğu rivayet edilse de vakıf kayıtlarında ve kaynaklarda Hacı Bayram imalsıyla kayıtlıdır. Ankaralı şair Râzi’ye göre ataları Belh şehrinden Ankara’ya gelmiştir. Hacı Bayrâm, 1340 veya 1352 senesinde Ankara’nın Solfasıl Köyü’nde doğmuştur (19. yüzyıl sonlarında Zü’l-fadl imlasıyla yazılmıştır). Osmanlı arşiv belgelerine göre babasının adı Ahmed, dedesinin ismi Mahmûd’dur. Annesi’nin mezarı Keçiören ilçesi Yeşilöz Mahallesi’ndedir.

Hacı Bayrâm-ı Velî’nin kendisinden küçük Safiyuddîn ve Abdâl Murad adında iki kardeşi olduğu bilinmektedir. Yine kaynaklara göre Hacı Bayrâm-ı Velî’nin beş erkek, üç kız evlâdı dünyaya gelmiştir. Erkek çocukları Ahmed Baba, Baba Sultân, Edhem Baba, İbrâhîm Baba ve Ali Baba’dır. Kızlarından Hayrünnisâ Hanım, Kâdiriyye Eşrefiyye tarîki müessisi Eşrefoğlu Rumî Hazretleriyle evlenmiştir. Hacı Bayram-ı Velî’nin bir kızının da Kastamonu’da medfûn Şeyh İsa Dede ile evlendiği rivayet edilir.

Ankaralı şair Razî’nin Dîvân’ındaki bir manzumeye göre Hâcı Bayrâm-ı Velî “pembeye mâil ve son derece nurânî yüzlü, parlak alınlı, araları açık hilâl kaşlı, iri gözlü, sarı saçlı, sarıya çalan tenli, üst tarafı seyrek sakallı, orta boylu ve biraz zayıfça bir vücûda sahiptir”.

Hâcı Bayrâm-ı Velî, medrese eğitimini Ankara’da tamamlamış ve Sultan III. Alaeddin kızı Melike Hatun tarafından Ankara’da yaptırılan Kara Medrese (Melike Hatun Medresesi)’de müderrislik yapmıştır. Daha sonra Bursa medreselerinde müderrislik, tezkirecilik, Sultan Murad Hüdâvendigâr döneminde kâdılık yapan Hacı Bayrâm-ı Velî, nihayetinde Yıldırım Bâyezîd Han zamanında kapıcıbaşılık görevinde bulunmuştur.

Yaşadığı dönemin meşhûr mutasavvıflarından “Somuncu Baba/Ekmekçi Koca” lakabıyla bilinen Şeyh Hamîdüddîn-i Aksarayî (k.s)’ye intisab eden Hacı Bayrâm-ı Velî, Aksaray’da seyr ü sülûkunu tamamlayarak, mürşîdi Somuncu Baba tarafından hilâfet verilerek, irşâd göreviyle Ankara’ya gönderilmiştir.

Ankara’da Augustus Mabedi bitişiğinde bir zâviye (dergâh) inşa eden Hacı Bayrâm-ı Velî, irşâd hizmetiyle meşgul olmuştur. Sultân II. Murâd Han’ın daveti üzerine üç kez Edirne’ye gitmiştir. Padişahın muhabbet ve hürmet ettiği bu yüce gönüllü velî onun arzusuyla gerek Edirne Sarayı’nda ve gerekse Edirne Ulu Camii’nde sohbetler yapmıştır. Bu seyahatler sırasında Bursa’da Emir Sultan’la da görüşen Hacı Bayrâm‘ın, son Edirne ziyâretleri sırasında vefat eden Emir Sultan’ın cenaze namazını da kıldırdığı bilinmektedir.

Hacı Bayram-ı Velî, zâviyesinde sohbetlerine devam etmiş, diğer taraftan da sosyal hayatı düzenleyen yardımlaşma ve “imece” sistemini yaygınlaştırmış, Ankara’nın manevi mimarı olmuştur.

İstanbul’un manevî fâtihi Akşemseddîn, Kızılca Bedreddîn, İnce Bedreddîn, Akbıyık Sultan, Bıçakçı Emîr (Ömer) Dede, Eşrefoğlu Abdullah Rumî, Baba Nahhâs-ı Ankaravî (Kazancı Baba), Muslihiddîn Halîfe, Gelibolulu Yazıcıoğlu Mehmed Bîcân ve Ahmed Bîcân, Molla Zeyrek, Şeyhoğlu Edhem Baba, Ramazân Halîfe, Yûsuf-ı Hakîkî Baba, Bolulu Uzun Salâhaddîn gibi çok sayıda velâyet ehli, Hacı Bayrâm-ı Veli’nin aşk medresesinde yetişmiş ve ekseriyeti İstanbul’un fethine katılmıştır.

Hacı Bayram-ı Velî’nin yaptığı ictihad neticesinde “Bayramiyye“ ismiyle anılan bir tarikat meydana gelmiştir. Bayramîlik, Hacı Bayram’ın halîfeleri vasıtasıyla zaman içinde Anadolu, Balkanlar, Suriye, Mekke, Medine ve Kahire’de dalga dalga yayılmıştır. Bayramiyye Hz. Pîr Hâcı Bayrâm-ı Velî’nin vuslâtından sonra üç ana koldan devam etmiştir. Bunlardan birincisi Akşemseddîn ile devam eden Şemsiyye-i Bayramiyye,  ikincisi Göynüklü Bıçakçı Emîr Dede ile devam eden Melâmîye-i Bayramiyye koludur. Hüdâyî Hazretlerine atfedilen Celvetiyye tarîkati de esasen Bayramîlikten doğmuştur. Bu tarîkat de, Hâcı Bayrâm-ı Velî’nin halîfelerinden Hızır Dede’nin halîfesi Hazret-i Üftade’nin yetiştirdiği Azîz Mahmûd Hüdâyî tarafından tesîs edilmiştir. Dolayısıyla Celvetiyye Bayrâmîliğin üçüncü bir kolu da kabul edilebilir.

Hacı Bayrâm-ı Velî 1430 yılının Ekim ayı içinde Ankara’da vefat etmiş ve bugünkü türbesinin olduğu yere defnedilmiştir. Vefatına “irtihâlü’l-insân” ve “el-hayr” ifadeleriyle tarih düşürülmüştür. Cenaze namazını vasiyeti gereği halifesi Akşemseddin kıldırmıştır. Vefatından sonra Ankara’daki Bayramî  sitânesi’nde oğlu ve halifesi Ahmed Baba “Pîr evi” şeyhliğini yürütmüştür.

Hâcı Bayrâm-ı Velî Zâviyesi’ne Sultân II. Murâd’dan itibaren Fâtih ve diğer pâdişâhlar tarafından vakıflar ihdâs edilmiştir. Zâviye’de konaklayan herkese “Burçak çorbası” ve sair yemeklerin ikram edilmesi, her yıl “Burçak biçimi” vakıf kayıtlarında zikredilmektedir. Fatih döneminden itibaren Hacı Bayrâm-ı Veli evladı ve tekkesinde görevli olanlar “Hacı Bayrâm-ı Velî’nin yüzü suyu hürmetine“ her türlü verğiden muaf tutulmuştur.

Hacı Bayram-ı Velî -insan terbiye etmeye özen göstermiştir. O, kendisine atfedilen- bir mektup (veya risâle) dört (veya beş) adet ilâhînin dışında bize herhangi bir eser bırakmamıştır. Hz. Pîr kendisine ait olduğu söylenen mektupta insanların dünya sevgisini terkedip dünyada yaşarken gönül yoluyla Hakk’ın birliğine ulaşmaları gerektiği işlenmekte ve Hak tâliplerini aşka, irfâna, nûr-ı Muhammed sırrını yaşayarak Allah’a davet etmektedir.

Hacı Bayram-ı Velî Dergâhı, 1925 yılında tekkeler kanunla seddolunana kadar faaliyetini sürdürmüş, Hacı Bayram-ı Velî soyundan gelen şeyhler tarafından idare olunmuştur. 23 Nisan 1920 Cuma günü Hacı Bayram-ı Velî Dergâhı’nda Cuma Namazı kılınmış, kurbanlar kesilmiş, dualar yapılmış ve yine dualarla Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmıştır. Hacı Bayrâm-ı Velî Zâviyesi’nin son Pîr evi şeyhi Ankara mebusu Şeyh Şemseddin (Bayramoğlu) Efendi’dir (1883-1945).